Şiddetin tarihi: Güney Amerika’dan mumyalanmış kurbanlar…

Mumyaları düşündüğümüzde, Mısır kraliyetini ve doğal geçişi düşünüyoruz. Ancak Güney Amerika’daki mumyalar üzerine yapılan yeni araştırmalar, durumun her zaman böyle olmadığını gösteriyor.

Avrupa’daki kurumlarda, biri Almanya’daki Philipps Üniversitesi Marburg’da ve ikisi İsviçre’deki Delémont Sanat ve Tarih Müzesi’nde bulunan üç Kolomb öncesi Güney Amerika mumyasının analizi, atalarımızın hayatlarının ne kadar şiddetli olabileceğini göstermeye yardımcı oluyor ve mumyalamanın bu kanıtın korunmasına nasıl yardımcı olabileceğine yeni bir ışık tutuyor.

Çalışma, bu mumyaların iç yapılarını, onları açmadan ve herhangi bir şekilde onlara zarar verme riskini almadan incelemek için X-ray ve 3D bilgisayarlı tomografi (3D CT) taramalarına dayanıyordu.

Makalenin yazarı Almanya’daki Münih Kliniği Bogenhausen’den patolog Andreas Nerlich,
3D BT ile araştırdığımız üç Güney Amerika mumyasından ikisinde ölümcül travma gösteriyoruz. Bu insan kalıntıları sadece iskelet olsaydı, bulduğumuz travma türleri tespit edilemezdi.
Atalarımızın nasıl yaşadıkları hakkında onların kalıntılarını inceleyerek çok şey öğrenebiliriz. Ve kemikler bu konuda çok yol katedebilse de, mumyalanmış kalıntılar, korunmuş yumuşak dokuları nedeniyle çok daha zengin bir bilgi kaynağıdır.

Bu bizi bugünün araştırmasına getiriyor. Çalışmada kullanılan üç mumya, kasıtlı bir süreçle değil, doğal olarak mumyalanmış bedenlerdi. İçerdikleri sıvıların çevreleri tarafından çürüme hızından daha hızlı emildiği kuru ortamlarda oluştular.

Philipps Üniversitesi Marburg’daki mumya, aslen modern Şili’nin kuzey bölgesinde yaşayan Arica kültürüne ait bir erkekti. Büyük olasılıkla bir balıkçı topluluğunda yaşıyordu ve ciğerlerinde şiddetli tüberküloz belirtileri görülüyor. Radyokarbon tarihlemesi, onun MS 999 ile 1147 yılları arasında, 20 ile 25 yaşları arasında öldüğünü gösteriyor. İsviçre’deki Delémont Sanat ve Tarih Müzesi’ndeki iki mumya muhtemelen günümüzün güneybatısındaki Peru’daki Arequipa kültüründen geliyor. Adam MS 902 ile 994 arasında, kadın ise MS 1224 ile 1282 arasında öldü.
>Araştırmacılara göre her iki adam da “kişiler arası şiddet” belirtileri gösterdi. Yaşadıkları şiddet eylemleri muhtemelen onları olay yerinde öldürdü. Marburg mumyası, bir ya da iki saldırganın kafasına aldığı ağır bir darbe ve sırtına aldığı bir bıçakla öldü.
Araştırmacılar, erkek Delémont mumyası hakkında “büyük olasılıkla ölüm sebebini temsil eden servikal omurgaya karşı büyük bir travma” gördüklerini belirtiyorlar. Bu, bu bireyin en olası ölüm nedeninin ensesine aldığı sert bir darbe olduğu anlamına gelir.
Son olarak, kadın Delémont mumyasının iskeleti de hasar belirtileri gösterdi, ancak ekip bunun ölümden sonra, büyük olasılıkla defin sırasında devam ettiğinden emin…

Nerlich, “3D rekonstrüksiyon fırsatı sunan modern CT taramalarının mevcudiyeti, aksi halde tespit edilemeyecek olan bedenlere ilişkin benzersiz bir anlayış sunuyor. Önceki çalışmalar ya mumyayı yok edebilirdi, oysa röntgenler ya da üç boyutlu yeniden yapılandırma işlevleri olmayan eski BT taramaları burada bulduğumuz tanısal anahtar özellikleri tespit edemezdi.” diyor.

Yazarlar, bulguların, eski uygarlıklardaki insanların nasıl yaşadıklarını ve geçinip geçinemediklerini anlamamıza yardımcı olduğunu açıklıyor. Ayrıca, şiddetin bu toplumlarda nereye oturduğuna daha fazla ışık tutmaya yardımcı olurlar. Mevcut makale, mumyalanmış kalıntılar iskelet kalıntılarından çok daha nadir olduğu için bu açıdan özellikle değerlidir. Buna rağmen, kurtarılmış ve şu anda müzelerde korunan çok sayıda mumya vardır, bu nedenle bu çalışmada açıklanana benzer bir süreç kullanılarak araştırılırsa önemli bir bilgi kaynağı olarak hareket edebilirler.

Frontiers in Medicine dergisinde “Güney Amerika mumyalarında kemik ve yumuşak doku travması—Yeni vakalar şiddet ve ölümcül sonuçlara ilişkin daha fazla bilgi sağlıyor” makalesi yayınlandı . 

Yorumlar

0 Yorumlar

Exit mobile version